Arif Erguvan-grilenka


Arif Erguvan-grilenka

susmak felcine yakalandığım günü bilmiyorum
gün yavaşlıyordu gece yavaşlıyordu
pek işe yaramıyordu
balıklara darılmaya başladıydım

kendime doğru bakmaya korktum
bir hadise çıkarmamak için başımı tuttum iki yanından
tohumluk buğday tarlasının çavdarını yolarken miydi
dedesinin uyanmadığını anlamayan torunken miydi
solucanlar çıkardı gözlerimde çok ateşliydim
soğudu kundağım o sıcacık kumlar
eylül bozkıra gelirdi
eylül bir mevsimdi bunu başka susarız

periskopun camı nasıl griye boyandı bilmiyorum
akıl sabi akıl çırak
balıkçı ellerinde dişlerinde şakaklarında
kirli sarı kıvrımlı dumanlı mı dumanlı
paragattan çıkan şişmiş lahoz gözlerinde mi
pancar motorlu piyadelerin sabaha karşı
çiği ayazı sisi kaldırırken
santimlerle duyamıyordum
üşümek içimden gelmedi

bir liste olarak kendimi duvara asıyorum
sade keman değil tüm yaylılar
hatta ve hatta piyano bile somurtuyor
dalgaları sayar mıydım dalgaları içimden
rüzgar zilleri sallıyor

kumral düz kahve
kumral düz yeşil
kumral kıvırcık ela
yoksa esmer miydi siyasi memeleri
dolunayda parlayan sırtından aşağısı
bir dulda çadır dört taş içi ateş
üç arap kağıdından beyaz havuçları dişleyen tavşanlardık
çubuklara sucuk takıp
köz kadar müsamaha mıydım
her kıvılcımın zerdüştü olarak nefesim sabitlenirken

çünkü bazen bir büyünün tamamlanması gerekir
şehrin dağları meydanlarıdır
sokakların aylak gerillası sokakların aylak
yere yakın taburelerin çıfıtçı pasajlarında
dünyaya bağırmak için uyanırken kolumun biri yukarda
kovalent bağlarla gevşek bağlarla
atomunu inciten elektron muydum
bilimsel bir yaprak aldım kendime soldu

sen benim güzel yüzüm
annem beni dövsün
baba sen bir düşsün çikolata getiren gurbet inşaatlarda
ben leyli meczup hakani
ranzalarda kamaralarda hücum borusuyla uyanan
gecelerin kalfası olurken mi başladı bilmiyorum
kahve kavalından kuşluk kobrası
bir hamak olarak çekiştiren günü
geceyi gecelere nakleden
gaz debriyaj fren ne zaman başladı bilmiyorum
her otostop çekene mola yeriydi kalbim

dilimdeki zikir ne zaman tükendi bilmiyorum
kötü bir şey mi oldu sıradan kötülüklerden miydi
bir kervan gidiyordu önümde bu benimki değildi
dünya dönerken yürüsem ne olurdu oturdum
dizimde bir yaşamı kırdım üzüm olamadan koruktu

susmak felcine yakalandım bir mikrofon söyledi susuyorum
mikrofonu alan elinden bırakmak istemezdi
nasılsa çoğaltır kendini hikayeler
ben bir tahminle susuyorum
bir uzağa hiç yerinden varılmaz
ukdeyi huy edindim çuvalım geniş
duyarlarsa duvarlara kapatırlar
ağaçların arasında hışırdayan bir ses var susuyorum

şiir:Arif Erguvan
müzik:Mert Kamiller
fotoğraf:İrem Demir

grilenka